74 yaşındaki Kenan Bey, babasından öğrendiği zanaatını tam 66 yıldır icra ediyor. Duygusal bir yolculuğa çıkan Kenan Bey, artık mesleğini oğluna devretmeye hazırlanıyor. Kendisiyle yaptığımız röportajda, zanaatın detaylarını, ailesinin uzunca bir geçmişteki bağlarını ve ustalık yaşantısını aktarıyor.
Kenan Bey, 8 yaşında babasının yanında mesleğe adım attı. Küçük yaşlarda başlayan bu eğitim, zamanla onun hayatının merkezi haline geldi. Babası, ona sadece mesleği değil, aynı zamanda bu mesleğin gerektirdiği değerleri, öz disiplin ve çalışmanın önemini de öğretti. "Her malzeme, bir ruh taşır," diyor Kenan Bey, "Doğru şekilde çalışmak, bu ruhu açığa çıkarmak demektir." Onun için zanaatı sadece bir iş değil, bir yaşam biçimi olarak görmekte.
Kenan Bey, yıllar içinde pek çok değişim yaşadı, teknolojinin ilerleyişi ile birlikte zanaatında yenilikler yaptı. Ancak, bu yenilikleri kendi geleneksel yöntemleriyle harmanlayarak, zamanın ruhunu yakalamayı başardı. "Babamın tekniklerini daima korudum. Ancak yeni nesil bir usta olarak, günümüzün gerekliliklerine de uyum sağlamak zorundaydım" diyor.
Kenan Bey’in oğlu Emre ise babasının izinden gitmek için heyecanla çalışmalara başladı. Henüz genç yaşta, babasının yanında zanaat öğrenmeye başladı. Emre, "Babamın becerilerini görmek ve ondan öğrenmek müthiş bir deneyim," şeklinde duygularını ifade ediyor. Oğul, babasının sahip olduğu tecrübenin değerinin farkında ve ona saygı duymakla birlikte, kendi tarzını da geliştirmeye çabalıyor. "Baba gibi olmak, onun yarım asırlık tecrübesini taşıyabilmek çok önemli. Ama ben de kendimi ifade etmek istiyorum," diyor Emre. Bu geçişim sürecinin zorlu fakat bir o kadar da keyif verici olduğunu belirtiyor.
Kenan Bey, oğluna ustalığın sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi olduğunu da öğretmeye çalışıyor. Bu süreçte yan yana çalışırken, küçük çatışmalar, farklı bakış açıları ve doğal bir öğrenme süreci gelişti. "Babamdan öğrendiklerim bana sadece işi öğretmiyor, aynı zamanda hayatta nasıl mücadele etmem gerektiğini de gösteriyor," diyerek duygularını dile getiriyor Emre.
Kenan Bey, mesleğini bırakma düşüncesinin kendisine ağır geldiğini fakat bu değişimin kaçınılmaz olduğunu da vurguluyor. "Zaman geçiyor ve artık benim de bırakma vakti geldi," diyor. Bu süreç, Kenan Bey için duygusal bir dönüm noktası; çünkü 66 yıllık mesleğinin tüm birikimlerini, bu zanaata emek vermiş birçok insanın hikayesini ve ailesinin geleneklerini bırakacak.
Ustalığını oğluna devretmenin, kendi işini düzene sokmak ve geleceğe taşımak açısından en büyük hevesi olduğunu belirtiyor. Ayrıca, oğlunun sahip olduğu yeteneklerden son derece memnun ve gelecekte onun da bu meslekte başarılı olacağına inanıyor. Kenan Bey'in en büyük hayali, oğlunun kendisinden daha iyi bir usta olabilmesi. "Onu başarılı görmek, benim için en büyük ödül olacak" diyor. Kenan Bey için bu geçiş, yalnızca bir işin devri değil, aynı zamanda bir nesilden diğerine miras kalacak olan değerlerin aktarımıdır.
Son olarak, Kenan Bey’in mesleki tecrübeleri ve hayat hikayesi, genç ustalar için ilham verici bir yolculuk niteliğinde. Kendisi gibi birçok zanaatkar daha, geleneklerini koruyarak yeni nesillere aktarmak için çaba sarf ediyor. "Her el yapımı ürün, onun arkasında bir hikaye taşır. Bu hikayeyi yaşatmak benim görevim," diyor Kenan Bey. Bu değerler, sadece bireysel başarıların değil, aynı zamanda toplumsal dokunun da bir parçası olarak önem taşıyor. Emre’nin bu mirası alması ve bir adım daha ileriye taşımasıyla, Kenan Bey’in hayatının anlamı ve amacı da iki katına çıkmış olacak.