Son günlerde Türkiye'de yaşanan olaylar, ülke sınırlarını aşarak uluslararası medya organlarında geniş yankı buluyor. Son olarak, ABD'li bir akademisyenin, Türk genç kız Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi, kamuoyunda büyük bir tartışma başlattı. Rümeysa Öztürk, birkaç hafta önce çeşitli sebeplerle gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Protestolar, özellikle sosyal medya platformlarında hızla yayıldı ve Rümeysa'nın özgürlüğü için destek çığ gibi büyüdü. Bu bağlamda ABD’deki profesör, adalet çağrısı yapmak amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu.
Amerika'nın New York kentinde hizmet veren bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Julian Harris, açlık grevini başlatma kararını, Rümeysa'nın yaşadığı haksızlığa dikkat çekmek adına aldığını belirtti. Harris, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Adalet arayışı evrenseldir. Rümeysa’nın durumu sadece Türkiye için değil, tüm dünya için bir utanç örneği” ifadelerini kullandı. Rümeysa'nın haksız yere hapsedildiğine inanan Harris'e birçok ülkeden destek mesajları gelirken, sosyal medya platformlarında ‘Rümeysa için adalet’ etiketiyle paylaşımlar artarak devam etti.
Açlık grevinin başlamasıyla birlikte, birçok insan Harris’e destek olmak için çeşitli kampanyalar ve etkinlikler düzenlemeye başladı. Türkiye'de de öğrenciler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları Rümeysa'nın özgürlüğünü savunmak adına protestolar düzenleyerek Harris’in yanında olduklarını bildirdi. Özellikle genç neslin bu konudaki duyarlılığı, sosyal medyada büyük bir etki yaratmaya başladı. Twitter ve Instagram gibi platformlarda yüzlerce kullanıcı #RümeysaİçinÖzgürlük etiketiyle paylaşımlar yaparak Harris’i desteklediklerini belirttiler.
Açlık grevi olayı ise sadece bir genç kızın serbest bırakılmasıyla sınırlı kalmadı; aynı zamanda demokrasi ve insan hakları adına verilen bir savaş hali olarak da yorumlandı. Türkiye'nin ulusal ve uluslararası alandaki insan hakları uygulamaları, birçok insan hakları savunucusunun hedefinde yer alıyor. Dr. Harris, Türkiye'deki hukukun üstünlüğü ve adil yargılama süreçlerine dikkat çekmek amacıyla açlık grevini sürdürmeyi planlıyor. Açlık grevinin getirdiği sağlık sorunları olsa da Harris, amaçlarına ulaşmak için bu eylemi sonuna kadar sürdüreceğini ifade etti.
Gazetelerde ve çeşitli medya organlarında bu açlık grevi ile ilgili yapılan haberlere, kimi yorumcular temkinli yaklaşırken, kimi aktörler utanç verici bir durum olarak değerlendirdi. Bu tür olayların bir an önce sona ermesi gerektiğini belirten sivil toplum aktivistleri, ülkelerin insan hakları ve insan onuru konusundaki sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğinin altını çizdiler. Dr. Harris’in açlık grevi, dünyanın dört bir yanındaki insanlar tarafından takip ediliyor; sosyal medya üzerindeki destek gönderileri ve bağış kampanyaları da hızla artıyor.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk'ün durumu, sadece bir bireyin gözaltına alınması olayı olmaktan öte, uluslararası insan hakları mücadelesinin bir sembolü haline gelmiş durumda. Dr. Harris gibi birçok akademisyen ve insan hakları savunucusu, bu meselede dayanışma içinde bulunarak, insan onurunun her koşulda korunması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Rümeysa'nın hikayesi, adalet arayışının ne denli güç gerektirdiğini ve evrensel insan hakları mücadelesinin süregeldiğini gözler önüne seriyor. Bu durum, her bireyin, insan hakları ihlallerine karşı ses çıkarmasının önemini bir kez daha ortaya koymakta ve dünya genelinde gereken değişim için bir motivasyon kaynağı olmaktadır.